Searched for

Belki Biz de Kandırıldık

Madem 14 Şubatta illaki birşeyler kutlayacağız, ben “Kütüphane severler gününü” seçip çekiliyorum konudan. Nedense kitapları sevme fikri “sevgililer gününü” sevme ve kutlama mecburiyetinden daha çok ilgimi çekiyor. En sevdiğim 10 kitabı, minyatür kütüphanemden indirip tam karşılarına geçip oturmayı planlıyorum. Belki de göz göze gelince heyecanlanır, kurşun kalemle altını çizdiğim bölümleri yeniden okurum. Hangi yıllarda satın aldığımı, okurken neler hissettiğimi ve her şeyden önemlisi bana neler öğrettiklerini düşünürüm. Bence bizler kandırıldık… Hem de geçen hafta falan değil resmen doğduğumuz günden itibaren… Bütün hazırlıklar bu mecburi dayatmalar için yapıldı. Kalabalık ne yapıyorsa,… Devamı için…

Balon

Sosyal paylaşım sitelerinde kaç arkadaşın var? En son paylaştığın fotoğrafını kaç kişi beğenmiş? Kendi ülkenin sınırlarını aşıp dünyaya meydan okuduğun kısa cümleleri, kaç kişi alkışlamış? Yazılarını kaç kişi tıklamış? Kaç kişi okumuş? Kaç kişi anlamış? Kaç kişi yorum yapmış? Kaçı beğenmiş, kaçı küfür etmiş? Peki bu tıklayan arkadaşlarla dışarıda bir kahve içmişliğimiz var mı ya da bir selamımız? Yoksa sadece tıklama ile mi iletişimdeyiz? Kendimizi bu kadar gerçek dünyadan soyutlayıp, ömrümüzü sosyal medyada tükettiğimize göre, demek ki bu tıklamalardan yeteri kadar tatmin oluyoruz. Vay be arkadaş biz ne tuhaf bir çağa denk… Devamı için…

Hormonlar mı Yoksa Mevsim mi

“Ben kendi payıma, mutsuzlukta herhangi bir üstünlük göremiyorum. Akıllı adam, koşulları elverdiğince mutlu olur ve evreni anlamaya çalışırken acı duymaya başladığı noktada, başka düşüncelere geçer.”       B. Russell   Dönem dönem yaşanılan olaylar karşısında verilen aşırı tepkileri ya da kısaca ‘huysuzlukların’ sebebini hormanlara bağlarız. Ama nedense bu aralar bu ezberi bozup adres yönünü iklime çeviresim geliyor. Bu, bir gün kapalı-kasvetli olup ertesi gün doğan güneşle dağılacak bir ruh hali değil, sanki toptan iki üç aylık süren bu kış iklimini kapsıyor. İnsanın içini biraz rahatlatan ayrıntı ise etrafımızdaki bir çok kişinin aynı… Devamı için…

Allah İstemezse Yaprak Bile Düşmez

Çok değer verdiğiniz birini görmek için, tatile gidecek kadar iyi  tanımadığınız biriyle uzun bir yola çıkıyorsunuz… Ve O’nun orada olduğundan son derece eminsiniz, bütün planlar-programlar yapılmış. Ve bu yolculuğun tek amacı sadece O’nu görmek… Ya peki sonra ……? Bundan bir kaç ay önceydi. Yan komşum Olga, bir gün yolumu kesip bu sene 40.yaşına basacağını ve bunu kutlamak için iki günlük bir geziye gitmek istediğini söyledi. Bu tatilde benim de ona eşlik etmemi istiyordu. Ben o an boş bulunmuş olacağım ki, nereye diye bile soramadan evet deyiverdim. Onun gitmek isteyeceği yere, benim gitmek… Devamı için…

Yukarı Bak ve Gülümse

Hani derler ya; “İnsanlar plan yaparken Allah yukarıdan gülümsermiş.” ya da “Allah istemezse yaprak bile düşmezmiş” Hangisini beğenirseniz onu bir köşeye not edin, bu sözler bir gün dergâhınız olabilir. İster kadercilik de ister hazıra konmak… Yaptığın ciddi planlar ( kime göre?) bir kaç defa elinde kalınca önce öfkeleniyorsun, sonra hafif bir travma geçiriyor gibi oluyorsun, en sonunda  sen de kafanı kaldırıp yukarı gülümsüyorsun. 1 Nisan günüydü, aynen tarihe uygun, şaka gibi bir gündü… Üç kişi bindiğimiz uçaktan ikimiz apar topar indirildik. Oysa emniyet kemerimizi bile bağlamıştık….. Uçağın kalkmasına beş-on dakika… Devamı için…

Öğrendiklerim

Bu sene yeni yıla girerken sanki hayatıma coşkudan çok düşünceler hakim. ilk defa yeni yıldan beklediklerim değil de, biten yılda neler yaşadığım ve neler öğrendiğimle ilgileniyorum. Güzellik yarışmalarına katılan genç kızların yeni yıl dilekleri gibi dünya ve insanlık için; Barış, huzur, mutluluk dilekleri her ne kadar bilinçaltımıza yerleşmiş olsa da Ne acıdır ki bu yaşıma kadar hiç bir olumlu sonuca şahit olamadım. Onun içindir ki bu sene dünyayı ve yaşananları  kendi haline bıraktım. Şimdi ben bir sene içinde ne yaşadım, ne öğrendim onları anlatıyım sizde kendi hayatınızı sorgulayın. Yaz bitiminde… Devamı için…

İngiltere’de Yaşayanların Bitmeyen Çilesi

2017 yılının bitmesine çok az bir zaman kala ilgimi çeken bir haber şöyle; Bu sene İngiltere’de noel reklam harcamaları 6 milyar sterlin ile rekor kırdı. Bu ülkede yaşıyorsanız bu günlerde başka bir şeyden bahsetmek veya bambaşka bir konuda yazı yazmak mümkün değil! Boğazımıza kadar bu kutlamalara batmış durumdayız. Durum böyle olunca; Eski yazılarıma bir göz gezdireyim dedim, baktım ki değişen bir şey yok bende tekrar sizlerle paylaşmak istedim. Bu ülkenin noel günleri, çocukluğumun sokağa çıkma yasaklarını hatırlatır. O günlerde nüfus sayımı, en ilkel şekilde yapılırdı. Dünyada en sevdiğin insanlarla beraber… Devamı için…

Düğün ve Cenaze

Felsefenin başlangıcına ilk imzayı atan Sokrates, bundan iki bin beş yüz yıl önce şöyle diyor; “Ölümden korkmak, kendini, olmadığı halde bilge sanmaktan farklı bir şey değildir: İnsanın, bilmediği bir şeyi bildiğini sanması, kınanması gereken bir bilgisizlik değil mi sizce?” İnsanoğlu, bu gerçeği binlerce yıldır en usta ağızdan duymuş olsada nafile… Dün, akşam haberlerinde devlet erkanının hazır bulunduğu cenaze törenini uzun uzun izledim. Birbiriyle zıt- aynı görüşte bir çok insanın birlikteliği ile gerçekleşen bu törende hiç kimse boy gösterisi yapmadı. Buruk gönüllerin yüze yansıması… Kifayetsiz sözlerin dile gelemeyişi… Dik duramayan düşük… Devamı için…

Para İnsanı Rezil de Eder Vezir de

“İnsanlar benim için şarkı söyleyemiyor diyebilir ama hiç kimse, hiç bir zaman benim için şarkı söylemedi diyemeyecek”   (“People may say I can’t sing, but no one can ever say I didn’t sing.”)     Son zamanlarda izlediğim en etkileyici biyografi filmi “Florence Foster Jenkins” bu sözlerle bitiyor. Bu filmde Meryl Streep, 1900’lü yılların başında yaşamış, müziğe sevdalı fakat hiç bir müzik yeteneği olmayan ve inatla opera şarkıcısı olmaya çalışan zengin bir kadını canlandırıyor.   Paranın kokusunu alan müzik öğretmeni öyle bir gaza getirip destekliyor ki en sonunda ünlü bir… Devamı için…

Uluslararası Dedikodu

“Biz Türkler, kafayı siyasetle bozduk, her sohbetin sonunu illa memleket işlerine  bağlıyoruz” diye söylenirken meğer ne kadar da yanlış düşünüyormuşum. Bu akşam, dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlarla sohbete koyuluyoruz ve o an anlıyorum ki, bu sadece Türklere özgü bir durum değilmiş. İspanyol Michel ve Ukranya’lı güzel eşi Gala, Bağdat’lı Sadi Ali, Morocco’lu (Fas) Celal ve Esma ile dünyanın mecburi ortak dili İngilizce’nin kafasını gözünü yara yara bütün bir akşam sohbet etmek için savaş veriyoruz. Böyle ortamlarda benim için en güzel şey, bir ülkeyi o ülkenin insanından dinlemek… Doğru veya yanlış… Onların… Devamı için…