Searched for

Dinmeyen öfke

“Bu boşlukta insan n’apar? Canı sıkılır,‘Ay’a dalar.  Kendi bakar, maymunu yollar… Gözü döner adam asar! Sonra Mars’ta hayat arar,canlı yayında şeytanlar… Bir melek, bir şehir, bir dünya var mı ? “ (D.Duru) Başkasının düştüğü fena duruma sevinmeye başladık ya, işte en pis virüs içimize girdi demektir. Onunla yaşamaya alışmaya başlasak iyi olur. Bak bizi neler bekliyor; Önce, çok çabuk yaşlanıp çirkinleşeceğiz, içimizdeki kara leke, elimize yüzümüze bulaşacak. Benim ‘din’im, benim kanunlarım, benim kurallarım, benim politikam, benim ‘doğu’m, benim ‘batı’m diye öfke saçıyoruz dört bir yana… Kimseyle bir şey paylaşmıyoruz artık… İçimizde… Devamı için…

Teknoloji mağduru

Geçtiğimiz haftalarda ünlü şarkıcı Bob Geldof’un kızı, hem cep telefonuyla konuşup hem de pusetteki bebeğini sürmeye çalışınca olanlar oldu. Kare kare çekilen fotoraflarda zavallı bebeğin resmen tepetaklak yere yuvarlanışını fevkalede net bir şekilde görebiliyorsun. Olayın arkasından, “önce ben savunmaya geçersem kazanan ben olurum” düşünce tarzıyla, hemen “kendini ifade etme kulvarı” olan twitter’a koştu. Londra’da kaldırımların ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunu yazdı ve rahatladı. (Aman tatilde Türkiye’ye filan gelmeyi düşünme!) Yani bütün suç sokaktaki kaldırımlardı ! Birkaç gazetede yer almış olsa da, şu sıralar çoktan unutuldu. Bana kalsa üniversiteler de,… Devamı için…

Haramsız Bisiklet

  Bisiklet kelimesini her duyduğumda, aklıma çocukluğuma ait hüzünlü bir hikaye gelmez. Evet bir bisikletim yoktu ama umurumda olduğu da pek söyleyenemez. Hatta kendimi şanslı olduğuma bile inandırmıştım. Özellikle de sokakta bisiklet yüzünden kafa üstü çakılan çocukları gördükçe… 10 yaşındaki aklımla, ‘demek ki onların ailesi çocuklarını daha az seviyormuş’ diye düşünürdüm, baksana hepsinin dizleri kan revan içinde. Bisiklet denildiğinde  benim aklıma sadece, 18 yaşında ilk çalışmaya başladığım yer gelir. Sabah 8’den akşam 8’e kadar çalıştığım “Yeniasır” gazetesinin pazarlama bölümü. Benim görevim; binanın bodrum katında üretilen bisikletlere, firmanın etiketlerini yapıştırmak,sonra da… Devamı için…

Gündemde olayım yeter!

İngiltere’nin en ünlü magazin dergilerinden biri olan “Hello”  artık ünlülerin gizli çekilmiş fotoğraflarını yayınlamayacağını açıkladı. Zamanında, ünlülerin gizli çekilen fotoğraflarına milyonlarca sterlin ödeseler de, artık  bu tip fotoğraflarla ilgilenmeyeceklermiş. Bundan böyle “Hello “ dergisinin sayfalarını, moda ve yaşam ağırlıklı konular süsleyecek. Yeni değişiklik, satış oranını nasıl etkiler bilinmez ama okuyucu profilinin değişeceği aşikar. Böyle bir şey Türkiye’de olmaya kalksa, bırak okuyucu profilini ünlü profilleri bile değişir. Her gün bir magazin programının yer aldığı televizyon kanallarının da, buna benzer bir karar aldıklarını düşünün… Sıradan bir insan, kendi başına ayakkabı almaya bile… Devamı için…

İnsanoğlu haddini bak böyle aşar!

“Haddine mi düşmüş senin; saçımın teline bile ulaşamazsın.”   Haddini aşan insan tiplerine karşı söylenebilecek en seviyeli sözlerden biri olsa gerek… Zaman öyle bir zaman ki, insanoğlu haddini aşıp saçmalamasa önümüzde yaşar gider de onu görmeyiz, bilmeyiz… hani bir nevi görünmez adam gibi…   Çoğumuzun “Huysuz Virjin” adıyla tanıdığı Seyfi Dursunoğlu , malesef, CNN Türk’te program yapan Enver Aysever’in programına konuk olup, sorularını yanıtlamış. Sohbet konusu, Türkiye’nin tartışmasız, en büyük sanatçısı Zeki Müren’e geliyor. Ve işte soru: “Zeki Müren eşcinsel miydi?”   Aslında bu soruya yakışan en güzel cevap bende:… Devamı için…

Bugün şeytanın avukatıyım

  – Artık, okumaya başladığım kitapları yarıda bıraktığım zaman üzülmüyorum. Sen de öyle yap… – Seni bir cümlesiyle bile mutsuz eden hiçbir şeyi hayatında barındırma. Yazarlar bayılır duygu sömürüsüyle reyting kazanmaya, kitabı yarıda bırak ki, hep gözyaşıyla pirim yapamayacaklarını anlasınlar. – Çocukken oyuncaklarını, büyüdüğünde de kalbini kırıp, sana gözyaşı döktüren çocukluk arkadaşın var ya, bir kahvenin kırk yıl hatırı var diye hayatında tuttuğun, onu da sil at… Seni üzen kişinin kahvesine de, dostluğuna da ihtiyacın yok. – Sana bir türlü saygı göstermeyen kişiye, bu, kim olursa olsun, her yaptığı saygısızlıktan… Devamı için…

Muhteşem Mutsuzluk

Gerçek mutsuzluk, kibrin ve egonun arkasına gizlenerek yaşar. Bu mutsuzluğu layıkıyla yaşayan insanlar, kendi mutsuzluğu ve türlü sebepleri ile, birlikte yaşadıkları insanların hayatını da zorlaştırırlar. Bu insanlar  belki komşu, belki arkadaş,  belki de alelade karşılaşılan kişiler olarak karşınıza çıkar. Bu tiplerle ne zaman ve nerde karşılaşılacağı hiç belli olmaz. Çünkü dünyayı salgın hastalık gibi sarmışlardır. Onlar kimseyi beğenmez, çünkü minik beyinlerini, her şeyin doğrusunu bildiklerine inandırmışlardır. Onlar mutlu olamadıkları gibi, etrafındakileri de mutsuz etmek gibi bir görev için dünyaya geldikleri düşünülebilir. Hayatta hiçbir şey üretmezler, bütün yaptıkları üretenleri  eleştirmektir. Her… Devamı için…

Kaybolan Bir Hayat

“Karıncaları, bir kavanoza doldurup yanmış kibriti içine atardı. Sonra da alelacele ağzını sıkı sıkıya kapar, işıkları söndürür ve  karıncaların can çekişerek kömürleşip yok olan bedenlerini, zevkle izlerdi…” Arkadaşının uzun yıllar gururla anlattığı bir anısıydı bu… Senin buna benzer iç acıtan hikayelerin de hiç olmamıştı, hayatın boyunca karınca dahil, hiç kimseyi incitmemiştin ki… Peki şimdi neyin ızdırabıydı bu yaşadığın? Anladın ki hayat kavgasına düştün mü bir kere, ne hayallerindeki işi düşleyebilirsin, ne de dilediğin gibi yaşayabilirsin… Çocukluğundan bugüne, biriktirdiğin hayallerin birer birer kaybolurken, son zamanlarda düşünmeyi bile günah sayar oldun. Ah… Devamı için…

İnsanlar alemi ve marifetleri

Yolunu kaybetmiş üç minik kuş, mısır koçanıyla karınlarını doyururken, ben de onları ürkütmeden usulca mısırın öbür tarafını çeviriyorum. Onları izlemenin zevki bambaşka, hele bir de güvenlerini kazandım ya, değmeyin keyfime… Ama birden yüzümdeki tebessüm, yandaki tepeden yükselen dumanlarla acıya dönüşüyor. Bizim buralarda, yaz aylarının eksilmez acısıdır yangın… Uzun kışla beraber, yağmurdan kurtulup güneş ve denize kavuşmanın mutluluğunu yaşamaya niyetlenirken, yangınla birlikte, yanarak yok olan ağaçların ve zavallı masum hayvanların can çekişini ta içinde hissedersin. Bir yandan denizin üzerinde helikopter ve yangın uçakları, taşıdıkları suyun ağırlığıyla savrula savrula yangın bölgesine ulaşmaya… Devamı için…

Güneş görenle görmeyen bir olur mu?

  Güneş görenle görmeyen bir olur mu? Aslında sende ondan şanslı değilsin… Güneşte 40 derece seni bekler… Yağmur istersin bir damla yağmaz, bulut ararsın malum oda yok… Kafana güneş geçmeden sinirlerine geçer… Barut gibisindir önüne gelenle kavga edersin… Klima ile yaşamaktan, ya böbrek iltihabı olursun ya da bronşit. Şöyle çoluk çocuk pikniğe gidelim desen, kenenin üzerine otururum diye ödün kopar. Geceleri sivrisineklerle savaş başlar, korunmak için daha beterini yapar tenini zehirlersin. O da yetmez pirize başka bir zehir tablet takarsın… Aldığın nefeste oksijenden eser yoktur artık. O da olmadı, bedevinin… Devamı için…