Searched for

Utanç Harfleri

“Diren! Ey kalbim Diren! Yenilme Sen benim silahımsın  Aşkımsın.”  Yazacak bir şey kaldı mı sahi ya da anlatacak Bir ben mi sustum, bir benim mi kelimelerim tükendi… Londra’ya erken uğramış baharı mı yazmalı Çiçekleri açmış ağaçları mı Nehrin taşan sularını mı Müzelerimi yazmalı, sokakları mı Bir ben mi sustum, bir benim mi kelimelerim tükendi… Kalabalıklar öfkeli Arkadaşlar şüpheli Sinirli dudaklardan küfürler boşalırken Herkes hakim Herkes savcı Herkes masum Herkes suçlu Sevgililer elele parklarda oturup geleceği düşlemiyor Gençler, gençliğini yaşayamadan hızla yaşlanıyor Ne hayalleri kaldı ileriye bakan ne dillerinde aşk sözleri Şiirlerde… Devamı için…

Shakespeare’in mahallesinde bir gün

Bir günlüğüne Londra’da yağmur durunca, akşamın bir saati arabaya atladık. Yolumuz; 160-170 km uzaklıkta bulunan Stratford-upon-avon. Bu şirin kasabayı, dünyanın bir çok ülkesinden, her yıl 5 milyon turist ziyaret ediyor. Tabii ziyaretin hatıra sayılır bir sebebi var; Dünyanın en ünlü şair ve oyun yazarı William Shakespeare’in burda doğup, uzun yıllar yine burda yaşamış oluşu.   Shakespeare’in, 16.yy ingilizcesi, şimdinin İngilizleri tarafından bile anlaşılması oldukça zor. Yıllar içinde eserlerinin çoğunu Türkçe’ ye çevrilmiş olarak okuduğumdan, bu konuda  İngilizlere göre daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Shakespeare’in özel hayatı, sanat hayatı kadar bilinmiyor. O… Devamı için…

Öğretmenleri sevebilme ihtimali

  Şanssız çocuktum vesselam… Ne öğretmenlerim beni yeterince sevebildi, ne de ben onları… Ama kabul etmeli ki, sevgiyi değil de korkmayı çok iyi öğrendim… Şimdi  kızımın veli toplantılarına bile titreye titreye gidiyorum. Yani İlkokul öğretmeni aklına geldiğinde gözleri dalıp, güzel anılara dalanlardan değilim. Ben solaktım, ilkokul öğretmenim yaklaşırken kalemi aceleyle sağ elime alır, yazıya devam ederdim. Bu korkumun aslında ögretmenimle bir alakası yoktu. Büyük ihtimalle sebep, sol elimle yemek yememe izin vermeyen babaannem ve onun hacı arkadaşlarıdır. Küçücük beynimle, madem sol elle kaşık tutmak günah, kalem de tutmamalıyım diye düşünürdüm…. Devamı için…

İnsana Benzer

“Vicdanımıza en ufak bir şüphe bırakmadan kendini bitirenlere koskoca bir “ilgisizlik” borcumuz var” Mete Özgencil Son zamanlarda halim pek bir karışık. Bir yanım arabesk, İbrahim Sadri gibi kafiyesiz… Bir yanım pianist, Fazıl Say’ın ellerine hayran, ruhuna sevdalı…. Bir yanım Dostoyevski, tam bir kumarbaz… Bir yanım dürüst, duygularım yalın,yazım anlaşılır, sanki Montaigne… Bir yanım cesur, bir yanım korkak, bir yanım tam bir kaçak… Yani nerdeyse halim Rodin’in Bakırköy’deki kopyası “Düşünen adam” heykeli… Bir kaç kedim, bir kaç köpeğim var ama ne adlarını biliyorum ne yaşlarını… Ama soranlara hepsi benim diyorum.. Bakımı… Devamı için…

Mutlu Olmak İstiyorsan

Sebeblerini hatırlamadan yitirdiklerini, teker teker geri toplamaya başladın… Kimini karanlıkta unutmuştun, kimini kalabalıkta… Ne yapmıştı, ne demişti, nereye gitmişti… Kimbilir… Yalnızlıkta kaybedince kendini, incinmelerini hatırlamak işine gelmiyor. Bakarım çaresine diyorsun, eğerim başımı önüme, susarım, yürürüm yine bilinmeze… Herkesin kendini haklı zannettiği bir dünyada yaşıyorsun unutma! Öyle olmasa bunca kargaşa olurmuydu? Bunca çekişmeler, kırılmalar, yalnızlıklar… Hani Einstein’ın o sözleri gibi; “Mutlu olmak istiyorsan, bir amaca bağlan; insanlara ya da eşyalara değil” Belki; İnsan en azından bir müzik aleti çalabilmeli Çalamıyorsa da öğrenmeli Ne biliyim belki bir sporu zevkle yapmalı Sabah gün… Devamı için…

Boğazın İncisi Beykoz

Hepimizi bir şekilde bölgelere ayırdıkları için bir şey yazarken daha da dikkatli olmanın gerektiğine inanıyorum. En son gezi parkında ki direnişi canı gönülden desteklerken ” Taksim’ i sadece istiklal caddesi sanan ve parkın yerini bile bilmeyenler direnişte ” diye türlü sebeblerle sonradan İstanbul’ lu olanlar tarafından suçlanmıştık. Durum böyle olunca doğma büyüme Beykoz’lu biri olarak bu yazıyı yazmayı kendimde hak görüyorum. Ezbere bildiğim Beykoz tarihini bir kez daha okuyup, en azından bu görkemli isminin anlamını paylaşmak isterim; Osmanlı imparatorluğu, Beykoz’ u topraklarına katınca, Kocaeli Beyleri burada yaşadığından ‘Bey’i, Farsça’da da  köy anlamına geldiğinden ‘ koz’ u almış. Ve böylece’ Amikos’ adı … Devamı için…

Sözün Bittiği Yer

Heyecan sessizliğe bürününce efkar faslı sarar tüm geceyi… Başını üzüntüyle yastığa koyduğun sürece, gelecek sabahlardan zaten hayır bekleme. Günler geçiyor geçmesine de biz gecelerde takılı kaldık. Aynı şeyleri yazıp duruyoruz. Oysa yazılması gereken, halledilmeyi bekleyen o kadar çok konu var ki dünyada, sıralamaya kalksan ömür yetmez. Şu anda hayatı, karışık bir yün yumağına benzetiyorum. Hani her çözmeye çalıştığın düğümün altından başka bir düğüm çıkar ya işte öyle…     Ne vahim ne acınası bir durum… Kime güvenmeli? Ne doğrudur ne yanlış… Tanıdık yüzlerin, dost olamadan sonsuza gömüldüğü şu son bir… Devamı için…

Çek Elini Hayatımızdan…

  Yaşayan efsane Derya Köroğlu, (Yeni Türkü) çoktan klasik olmaya aday “Böyle gitmez” şarkısında “Belki de artık vakti, Sen bizi sevmiyorsun” diye başlayıp; “Ama son bir kez dinle beni, Ben bize aşık oldum”  diye bitirince, aşktan başka birşey yazası gelmiyor insanın içinden… Ama olmuyor işte bazen, her defasında dünyadan kaçamıyorsun ki… Kızımın sınıf arkadaşlarından birinin annesi var, Adı Yasmin… Yasmin Suriye’li… Geçenlerde 25 yaşına girdi. İki çocuğu var. Annesini erken yaşta kaybetmiş. Ailesinin diğer üyelerini de Suriye’de bırakıp İngiltere’ye göç etmiş. Öyle iyi ve güçlü biri ki Yasmin, zor yaşamına… Devamı için…

Bu Ne Yaman çelişki Anne…

Bugün canım film seyretmek istedi… Üstelik seçtiğim kanal internetten de izleme şansımın olduğu, yepyeni bir kanal; +1 Ve çok şanslıyım çünkü birazdan çok merak ettiğim ünlü savaşçı, Che Guevara’nın hayatını anlatan filmin ilk bölümü var. Doktorluktan nasıl bir savaşçıya dönüşülür… kim merak etmez ki? Yaşamıyla beraber dış görüntüsüyle de hayran topladığına inandığım Che Guevara’yı kimin canlandırdığını da ister istemez merak ediyorum tabii. Ve heyecanla koltuktaki yerimi alıyorum… Film, Che’nin Küba devriminin önderi Fidel Castro ile tanışmasıyla başlıyor. Yaklaşık 40 dakika izledim… Filmden anladığım; sürekli bir yerden bir yerlere gidiyorlar… Hangisi… Devamı için…

Buna da alışırsın Türkiye…

Alışkanlık; en büyük esaret… İnsani duygularının yavaş yavaş makineleşip, robotlaşması gibi… Gözünü açtığında kahve içmek için mutfağa gidişin, zevk için değil alışkanlığın içindir. Yaşının ilerlemesiyle beraber yaşantında attığın her adıma alışkanlıkların yön verir. Alışırsın ya da alıştırılırsın… Olaylar karşısında verdiğin tepkiler zamanla değişir tuhaflaşır. Artık alışmışsındır, duyguların yavaş yavaş yok olur. Hele Türk insanı mutluluktan çok mutsuzluğa alışkın olduğundan kötü olaylar karşısında artık fazla bir şey hissetmez. * Türkiye  ve bir günü; – Bir çocuğu annesi bakkala ekmek almaya yolladı, söylene söylene ayakkabılarını giydi ve gitti… – Bir anne kucağında… Devamı için…