21 Aralık’ta kıyamet kopacakmış! N’apalım, yapacak birşey yok! “Elle gelen düğün bayram” derdi büyükler… Peki bunu duyduğunuzda kafanızdan neler geçiyor? Benim, malesef izlediğim güne lanet okuduğum bir film aklıma geliyor. Filmde, kıyamet koptuktan sonra yaşananları gösteriyordu. Bir baba-oğul, yaşayabilmek için yemek ve sığınacak bir yer arayıp, bitmek bilmeyen yollar boyu bir yerlere ulaşmaya çalışıyorlardı. Bunun yanı sıra birde “kötü insanlar”dan kaçmak vardı. Filmde, babanın oğluna sürekli tekrarladığı bir söz var; “Kötülerden olmamalıyız. Bizler iyiyiz” Bahsettiği kötüler; İnsanları yakalayıp, mahzende saklayıp, onları taze et kıvamında tutabilmek için öldürmeden, parça parça kollarını bacaklarını… Devamı için…
Kışa hazırlık
Gökyüzü maviyi çalan gri renge bürününce, nehir ve asfalt ayna görmüşe döndü. Yağmur günlerdir dinmiyor… Bulutlar sanki alçaldıkça alçaldı. Kafamıza düşücek diye tedirginim. Sabah gözünü açar açmaz, evin bütün ışıklarını yakıyorsun. Ne kafandaki saç kuruyor ne de giydiklerin. Tren istasyonunda toplasıp bekleyen kalabalık ve ben… Hepimiz birer “sıçana” benziyoruz. Yanımdaki arkadaşım diyor ki; “yağmurda yürümeyi sevmiyorsan yeteri kadar romantik değilsin” Ben diyorum sıçana benzedik o diyor romantizm! Benim şu anda romantizm’den tek anladığım, sıçanla bağlantılı iflah olmaz hayvan sevgisi… Kışlar, yaşamı anlatmıyor ki … Bahara kadar can çekişiyor gibiyiz…. Devamı için…
Öyle gözleri vardı ki…
“Türkiye; Atatürk’ü Allah’a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk’e…” (Daniel Dumoulin) Belçikalı yazar Daniel Dumoulin’in, Atatürk’ün özlü sözlerinden derlediği kitabında, kendine ait bu cümleyi de paylaşmış. Uzun süre aklıma kazınan bu cümleyi, sabah tesadüf eseri dinlediğim TRT 1 radyodaki söyleşi sayesinde öğrendim. İnsan çoğu zaman, merak ettiklerini okumaktan çok, birinci ağızdan duymayı arzu ediyor. Eminim bir çoğumuzun aile büyüklerinden edinilmiş Atatürk’e ait duyumları vardır. Hacı babaannem, hayatımda tanıdığım en dindar insandı. Kafasını henüz 7 yaşındayken kapatmışlar. “Bizim zamanımızda öyleydi” derdi, bundan 30 sene önce bana anlatırken… “Amaaa, ilk okuldayken… Devamı için…
Bilmez Olaydım
Çok güldüğünde, hemen ardından ağlayacağına inandırılan bir toplumun çocuklarıyız biz… E büyükler “çok gülen çok ağlar” dedi bir kere… Büyüğü sayıp küçüğü seviyoruz ya, Onun için mutlu olmak çok kolay değil bizler için. Bir çoğumuz, “şımarır” korkusuyla, sevginin fazla yoğun olmadığı evlerde büyüdük. Canımız yandığında, babalarımız, biz uyurken, baş ucumuzda ağlardı… Onun için , biraz yalancı, biraz korkak, biraz güvensiz olduk ama hiç şımarmadık. Bir de “nazar” denen bir şey var ya… Kötü gözle bakanın seni tepetaklak edeceği “nazar”. Kötüyü bırak, en çok annelerin nazarı değerdi evlatlarına… Çocukların ve bebeklerin… Devamı için…
Sıra hayvanlara mı geldi?
Çomar’ı zehirlediklerinde daha çok küçüktüm. O gün oğrendim zehirlenmenin ölüm demek olduğunu. Ve yine o gün öğrendim, ölen birini bir daha asla göremeyeceğimi… Sonra,bizim mahalleye Linda ve Toni geldi. Çomar’a hiç benzemiyorlardı. Ama bana onları, erkek Çomar’ın yavruları diye yutturdurlar. Emin değilim, belki gerçekten inandım, belki de inanmak işime geldi. İnsanlar benim arkadaşımı, sırdaşımı ve her şeyden önce zararsız bir canlıyı öldürebilecek kadar tehlikeli olabilirmiş, korktum. Şimdi düşünüyorum da, Çomar’ı zehirleyerek hayatına son veren insan nasıl bir hayat yaşadı acaba, hala hayatta mı? Bu yeni “sokak hayvanlarından kurtulalım” kararına mutlu… Devamı için…
Dinmeyen öfke
“Bu boşlukta insan n’apar? Canı sıkılır,‘Ay’a dalar. Kendi bakar, maymunu yollar… Gözü döner adam asar! Sonra Mars’ta hayat arar,canlı yayında şeytanlar… Bir melek, bir şehir, bir dünya var mı ? “ (D.Duru) Başkasının düştüğü fena duruma sevinmeye başladık ya, işte en pis virüs içimize girdi demektir. Onunla yaşamaya alışmaya başlasak iyi olur. Bak bizi neler bekliyor; Önce, çok çabuk yaşlanıp çirkinleşeceğiz, içimizdeki kara leke, elimize yüzümüze bulaşacak. Benim ‘din’im, benim kanunlarım, benim kurallarım, benim politikam, benim ‘doğu’m, benim ‘batı’m diye öfke saçıyoruz dört bir yana… Kimseyle bir şey paylaşmıyoruz artık… İçimizde… Devamı için…
Teknoloji mağduru
Geçtiğimiz haftalarda ünlü şarkıcı Bob Geldof’un kızı, hem cep telefonuyla konuşup hem de pusetteki bebeğini sürmeye çalışınca olanlar oldu. Kare kare çekilen fotoraflarda zavallı bebeğin resmen tepetaklak yere yuvarlanışını fevkalede net bir şekilde görebiliyorsun. Olayın arkasından, “önce ben savunmaya geçersem kazanan ben olurum” düşünce tarzıyla, hemen “kendini ifade etme kulvarı” olan twitter’a koştu. Londra’da kaldırımların ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunu yazdı ve rahatladı. (Aman tatilde Türkiye’ye filan gelmeyi düşünme!) Yani bütün suç sokaktaki kaldırımlardı ! Birkaç gazetede yer almış olsa da, şu sıralar çoktan unutuldu. Bana kalsa üniversiteler de,… Devamı için…
Haramsız Bisiklet
Bisiklet kelimesini her duyduğumda, aklıma çocukluğuma ait hüzünlü bir hikaye gelmez. Evet bir bisikletim yoktu ama umurumda olduğu da pek söyleyenemez. Hatta kendimi şanslı olduğuma bile inandırmıştım. Özellikle de sokakta bisiklet yüzünden kafa üstü çakılan çocukları gördükçe… 10 yaşındaki aklımla, ‘demek ki onların ailesi çocuklarını daha az seviyormuş’ diye düşünürdüm, baksana hepsinin dizleri kan revan içinde. Bisiklet denildiğinde benim aklıma sadece, 18 yaşında ilk çalışmaya başladığım yer gelir. Sabah 8’den akşam 8’e kadar çalıştığım “Yeniasır” gazetesinin pazarlama bölümü. Benim görevim; binanın bodrum katında üretilen bisikletlere, firmanın etiketlerini yapıştırmak,sonra da… Devamı için…
Gündemde olayım yeter!
İngiltere’nin en ünlü magazin dergilerinden biri olan “Hello” artık ünlülerin gizli çekilmiş fotoğraflarını yayınlamayacağını açıkladı. Zamanında, ünlülerin gizli çekilen fotoğraflarına milyonlarca sterlin ödeseler de, artık bu tip fotoğraflarla ilgilenmeyeceklermiş. Bundan böyle “Hello “ dergisinin sayfalarını, moda ve yaşam ağırlıklı konular süsleyecek. Yeni değişiklik, satış oranını nasıl etkiler bilinmez ama okuyucu profilinin değişeceği aşikar. Böyle bir şey Türkiye’de olmaya kalksa, bırak okuyucu profilini ünlü profilleri bile değişir. Her gün bir magazin programının yer aldığı televizyon kanallarının da, buna benzer bir karar aldıklarını düşünün… Sıradan bir insan, kendi başına ayakkabı almaya bile… Devamı için…
İnsanoğlu haddini bak böyle aşar!
“Haddine mi düşmüş senin; saçımın teline bile ulaşamazsın.” Haddini aşan insan tiplerine karşı söylenebilecek en seviyeli sözlerden biri olsa gerek… Zaman öyle bir zaman ki, insanoğlu haddini aşıp saçmalamasa önümüzde yaşar gider de onu görmeyiz, bilmeyiz… hani bir nevi görünmez adam gibi… Çoğumuzun “Huysuz Virjin” adıyla tanıdığı Seyfi Dursunoğlu , malesef, CNN Türk’te program yapan Enver Aysever’in programına konuk olup, sorularını yanıtlamış. Sohbet konusu, Türkiye’nin tartışmasız, en büyük sanatçısı Zeki Müren’e geliyor. Ve işte soru: “Zeki Müren eşcinsel miydi?” Aslında bu soruya yakışan en güzel cevap bende:… Devamı için…