Dua etmeyi beceremeyenin yeri göğü beddualarıyla inlettiği zamanları yaşıyoruz biz.
En son okuduğum Sinan Yağmur’un kitabı Veysel Karani’ de ne güzel diyordu;
“Kimseye beddua etmeyin. Çünkü beddua etmekle Allah’a akıl öğretmek gibi olursunuz.
Dua edin.
Dua’nın gerçek manası ‘Ben Allah ileyim, Allah’ta benimle’ demektir…”
Peki şimdi ne yazmalı?
En iyi bedduaları mı döşemeli
Suçlayacak birini mi bulmalı
Çığırtkanlık yapmayıp, beddua etmiyor diye sessiz kalanları düşman mı ilan etmeli…
Kalabalığa uyamadığın her yerde yalnız kalmak hayat biçimimiz olmuş.
Oysa biz ne çok dua eden insanlardık…
Arkadaşımızın başına kötü bir şey gelse annem hemen dua okurdu…
Atatürk’ün her sene ölüm yıl dönümde babaannem dua okurdu…
Babaannem, hacca gitmişti annem dua okurdu…
Ben sınıfımı geçiyim diye annem dua okurdu…
Bana bir defasında araba çarpmıştı,
Babannem kurşun döktürüp dua okumuştu…
Yani biz böyle büyüdük,
Annem, dualarla güçlüyüz, dualarla yaşıyoruz derdi.
En büyük beddua “ Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın” veya “Allah islah etsin” di…
Ama şimdi ne çok şey değişmiş bu coğrafyada…
Aramıza sanki aşılmaz dağlar girmiş…
Ah bu ülke çok acı çekiyor, biz çok acı çekiyoruz.
Suçlama artık senden farklı düşüneni…
Suçlama artık seninle aynı şehirden olmayanı…
Suçlama artık sessiz kalanı…
Suçlama artık küfür etmeyeni…
Suçlama artık
Beddua etme…
Yeri Göğü inletme, Kirletme…
Birlik ol, bütün ol, oyuna gelme!
Ve
Dua et
Sadece
Dua et…
Ekim-2015, Londra