Lafa gelince ahkam kesiyorsun da yaşamaya gelince hayatını yönetenlerin önünde diz çöküyorsun
Bir kere kendin için birşey yapmaya kalktın bir anda dünyanın en bencil insanı olmakla suçlandın
Tuttuğun takım için ölümüne mücadele ediyorsun da kendi hayatın ellerinden çekip gidiyor sadece arkasından bakıyorsun
Hani hayatı çözmüş gibi anlatışların var ya
Yani Kader diye birşey yokmuş da kararlarınla hayatına sen yön veriyormuşsun gibi
Bıkmadan sorup durduğun, cevaplarını bildiğini sandığın soruların…
Kibirle gururu birbirine karıştırıp kırdığın kalpler bir olup seni yalnızlığa ittiler öyle mi
Ya sana benzeyemeyeni dışlamaya hazır halin ne olucak?
Bir yazının giriş-gelişme-sonucunu unutup, aniden frekansı değiştirsem kafan karışır mı en az benim kadar?
Mesela şu dizeleri yazsam;
İnsanın bir derdi olmalı,
Tam birinin kalbini kıracakken aklına gelmeli o anda hafif bir tebessümle uzaklaşabilmek için…
insanin bir derdi olmalı…
Susuzluğunu açlıkla bastırabilmek için
Seni üzdüklerinde kafanı öne eğip gidebilmek için
Kalabalığın içinde sessizliğinle boğulmamak için
Herşeye rağmen gülümseyebilmek için
İnsanın bir derdi olmalı be abi
Kendin için birşey yapmak istediğinde bencillikle suçlanmana aldırmamak için
Kendi evladın seni üzdüğünde göz yaşlarını gürültüyle içine akıtabilmek için
Kendini tükettikçe dibe vurmak, vurdukça da yükselebilmek için
İnsanın bir derdi olmalı be arkadaş
Canın yandığında kafanı semaya kaldırıp yaradanın ta gözünün içine bakabilmek için…
( sevgili küçüğüm kayıp Deniz’ime…)
29.Nisan.2012 – londra