Sen gittikten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi değil çocuk…
Seninle birlikte hepimiz öldük, bakma yaşıyor gibi göründüğümüze…
Anne 5 yaşındaki çocuğunu okula yollarken “O daha bebek, çok erken” diye ağlıyordu ya,
Seni askere gonderdiklerinde de durum pek farklı değil çocuk.
Sen 20 yaşına geldin diye seni büyüdü sandılar…
Kimbillir belki de çocukluğunda çamurların içinde futbol oynadın onunla,
Oyun bittiğinde o mahallesine dönerken el salladı sana uzaktan.
Sen de dedin ki; “Gene gel arkadaş, olur mu…”
Bilmiyordun, bir sonraki karşılaşmanızda birbirinizi öldürmek zorunda kalacağınızı…
Sen, seninle aynı şehirde doğma şansını yakalayamayan birini öldüremediğin için öldün çocuk…
Sen, kim olduğunu bile bilmediğin birini öldüremediğin için öldün…
Annenin elini öpüp, vatani görevin için çok uzaklara gittiğin gün,
Aldılar elinden oyuncağını, verdiler silahı…
Şimdi de annenin eline bir bayrak verdiler, kamerayı da ona çevirdiler.
O, kameraların karşısında öldü, diğer anne de kapalı kapılar ardında…
Şunu bil ki heyhât, artık ne vatan umurunda o annenin ne de hayat.
O, başını elleri arasına alıp ağlarken, bebeğimi koruyamadım diye kahroluyor.
” Koruyamadım bebeğimi…”
Sen öldün ya şimdi çocuk, annem ne yapar ardımdan diye üzülme.
O da öldü senin gibi…
Artık “Oğlum aç mı…tok mu… üşüyor mu…” diye düşünmüyor.
Annen gönüllü öldü çocuk…
Gönüllü öldü…
Eylül-2015, Londra