Kaybolan Bir Hayat

“Karıncaları, bir kavanoza doldurup yanmış kibriti içine atardı.

Sonra da alelacele ağzını sıkı sıkıya kapar, işıkları söndürür ve  karıncaların can çekişerek kömürleşip yok olan bedenlerini, zevkle izlerdi…”

Arkadaşının uzun yıllar gururla anlattığı bir anısıydı bu…

Senin buna benzer iç acıtan hikayelerin de hiç olmamıştı, hayatın boyunca karınca dahil, hiç kimseyi incitmemiştin ki…

Peki şimdi neyin ızdırabıydı bu yaşadığın?

Anladın ki hayat kavgasına düştün mü bir kere, ne hayallerindeki işi düşleyebilirsin, ne de dilediğin gibi yaşayabilirsin…

Çocukluğundan bugüne, biriktirdiğin hayallerin birer birer kaybolurken, son zamanlarda düşünmeyi bile günah sayar oldun.

Ah o ekmek derdi yok mu!

Hayatının bütün oklarını aynı yöne çevirir.

Komşun her çeşitinden tekerlekli oyuncağı çocuklarına alırken, sen ay sonuna kadar karın doyurma derdine düşersin…

Sana küçükken “büyüdüğünde ne olacaksın” diye sorduklarında,

Kafan dimdik ve gururla verdiğin cevaplarla, şu an hayatındaki uçurumlara aklın ermiyor artık…

“Büyüdüğünde ne olacaksın çocuk?”

“Keşke” dedin, keşke bana hiç sormasalardı bu soruyu…”

Masum bir soru gibi gözüken bu cümlenin, şimdi bu kadar acıtması, boynunu bükük bırakması kimin suçu?

Yıllarca aklını, ruhunu kemiren bu soruyu düşünmemeye başladığın günden beri, çocuklarına bu soruyu ne sordun, ne de başkalarının sormasına izin verdin.

Yıllar önce okumuştun ya “ Hayallerin ne kadar büyük olursa, hayal

kırıklığın bir o kadar büyük olur”

Doğruymuş…

“Hayat ben senden ne istedim de bana kızdın bu kadar” diye söylenip durduğun, gözyaşı döktüğün geceler, sayamadığın kadar çoktu…

Fazla dinlemişliğin ezberiyle, kulaklarından Ahmet Kaya’nın o şarkısı hiç gitmezken, başın bir yaprak gibi önüne eğilip yine mırıldandın;

“Soytarılık etmeden güldürebilmek seni

Ekmek çalmadan doyurabilmek

Ve haksızlık etmeden doğan güneşe

Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi

Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun…

Şimdi iyi niyetlerimi

Bir bir yargılayıp asıyorum

Bu son olsun be.. bu son olsun!”

Temmuz 2012 – londra