“Do you hate people? I don’t hate them…İ just feel better when they’re not around.”
(‘İnsanlardan nefret ediyormusun? Hayır… Sadece etrafımda olmadıklarında kendimi daha iyi hissediyorum.)
Thames nehrinin kenarında yürüyorum.
Üzerimde yazlık eşofman ve kayak montu, biraz rüküş bir o kadar da rahat.
Elimde ördek, kuğu, martı ve güvercinler için bir haftadır birikmiş bayat ekmek torbası…
Kulağımda Pilli Bebek albümünün ‘Bak’ isimli şarkısı…
‘Hayaller içinde gün görmeye bak
Saklı kalan güne can vermeye bak
Parıldayıp duran insanlara bak
Kendi düşlerine, düşmanlara bak’
Benim ısrarla ‘Kendi düşlerine, düşman arama’ olarak algıladığım şarkı.
Yeni kesilmiş çimenlerin keskin, baş döndüren kokusu…
Nehrin kenarında bir banka oturmuş bebeğini biberonla besleyen anne…
Bu romantik gezi bilinçaltımın sevimsiz sesiyle bölünüyor.
Kulağımdaki fon müziğinin yanlışlığı.
Dinlediğim ‘Bak’ şarkısıyla Behzat Ç. sanki ekipiyle bir yerlerden koşup gelecek gibi…
Belki de Vivaldi’yi dinliyor olsam yazının devamı daha iyi olurdu.
Bilinçaltına yerleşenler, huzur bulmana izin vermiyor, suçluluk duymadan yaşadığın hiçbir an yok gibi…
Attığın her adımda hissettiğin yanlışlık duygusu…
Bilinçaltı soruyor;
-Ördek, kuğu vs gibi hayvanların ekmekle beslenmemesi gerektiğini bilmiyor musun?
Sindirim sistemine filan zarar veriyordu dimi?
Keşke google da biraz araştırıp öyle gelseydim… Bayat ekmekler nolucak?
Ne olur ki buharda ışıtır çoluk çocuk yerdik…
-Çimen kesilince yayılan kokusunu ciğerlerine çekmek sence iyi mi?
Doğru ben bunu da okudum ya da duydum bir yerlerden, doğru yanlış maksat huzur kaçsın,
neyse hızla yürüyüp uzaklaştım ordan ama keşke o an burnumdan nefes almasaydım…
-Bebeğini besleyen anne acaba bu ay gazetede yazan plastik biberonların zararını okumadı mı?
Okumamış canım belli baksana ne mutlu görünüyorlar, ne diyim şanslı insan…
– Peki kulaklarından hiç çıkarmadığın ipod’un kulaklığı?
Çok yakında sağır olucaksın…
O gün Charles Bukowski’nin sözlerini yazdığın ve benim defalarca okuduğum sözler…
“Do you hate people? I don’t hate them…İ just feel better when they’re not around.”
(‘İnsanlardan nefret ediyormusun? Hayır… Sadece etrafımda olmadıklarında kendimi daha iyi hissediyorum.)
Bu sözü ben biraz değiştirirsem bana kızma n’olur…
Kuşları ekmekle beslerken kafana acaba zarar mı veriyorumu sokan,
Bir annenin bebeğini beslerken biberondaki zararı bulan,
Çimenin kokusunu araştıran,
Ey her şeyi çok bilen İnsan! keşke sen hiç araştırmasan hatta bende hiç okumasam…
Ama yinede hayal ediyorum…
Tarlanın ortasına oturmuş köylü teyze, sırtını dayamış az dikenli bir ağacın gövdesine, boynundan geçirmiş örgü yumağının ipini……
yine yarım kaldı… aman kenelere dikkat…:)
Mart-2012, Londra