İlk radyo tiyatrosuyla tanıştık, bizim kahvaltılarımızın vazgeçilmesiydi.
Sonra ‘Köle İsaura’
Köle İsaura”nın yüzünde kocaman bir beni ve acı bir hayat hikayesi vardı.
Bu dizi sayesinde Brezilya dizileri Türk izleyicisinin vazgeçilmezi oldu.
Tabii halkın ilgisi arttıkça ithal dizilerde arttı.
Brezilya dizilerinin reklamlarından kazanılan parayla Amerikan dizileri satın alınmaya başlandı.
Yıllar sonra isminin baş harflerinden dolayı ‘The Young and the Restless’ olan diziyi Yalan Rüzgarı olarak bizlere sunan yaratıcı televizyoncular…
Yalan Rüzgarı’nın ardından sırayla iki erkek kardeş ve onların babalarıyla evlenip çocuk doğuran kadının dizisi ‘Cesur ve Güzel’…
Ablamın çıkan omzu takılırken annemin yan gözle Yalan Rüzgarı\’nı izliyor oluşu unutulur mu?
Ya babamın 10 sen boyunca her Yalan rüzgarında ‘Bu Katherine Chancellor hala ölmedi mi’ sorusu?
Sonra onlar yaparda biz niye yapamayızla başlayan o zamanın özel kanallarının Ebru Gündeş dizileri…
Söylediği her şarkının adına mecburi yazılan tuhaf senoryalı diziler…
‘Tanrı Misafiri’, ‘Fırtınalar’, ‘Sen Allah’ın Lütfusun’…
O dizilerde de başrol oyuncu eski Yeşilçam filmlerindeki gibi fakir başlayıp sonunda şarkıcı oluyormuydu hatırlamıyorum.
Eğer olmuyorsa da Ebru Gündeş\’in dizi çevirmesinin ne anlamı vardı ki…
Tabii diziler böyle devam etmedi. Çok kaliteli diziler yapıldı ve oldukça beğeni kazandı.
2006’da haftada gösterilen dizi sayısı 70 olarak açıklandı.
Şimdi ise artan kanal sayısı ve her geceye en az iki dizi sıkıştırılmasıyla bu sayı daha da artmış durumda.
Arap ülkeleri ve bazı komşu ülkeler de Türk dizilerine büyük ilgi göstermeye başladı.
Bunun en güzel kanıtı da geçen hafta spor salonunda Türkçe konuştuğumu farkeden Lübnanlı kadının bana Polat Alemdar’ ı sormasıdır.
Bu günlerde herkesin bir dizisi var. Dizi olduğu günlerde kimse sokağa çıkma planı yapmıyor.
Evlerde televizyon sayısının artışıyla belkide kavgalar azaldı.
Çocuklara ,gençlere, erkeklere,ev hanımlarına uygun diziler mevcut…
Türk dizilerinin ekonomiye katkısı da tartışılmaz. Komşu ülkelere satılan dizilerden hiç de fena olmayan paralar kazanılıyor.
Zaten diziler sayesinde artık kimse ne ekonomik krizden konuşuyor ne geçinememekten…
Evdeki sorunların çoğu ikinci hatta üçüncü televizyonla son buldu.
Kimisi bulamadığı yaşayamadığı aşkı arıyor, kimisi dertlerini unutuyor, kimisi de hiç bilmediği bir hayatın özlemini…
Hayatta ister istemez işte boyle Yılmaz Erdoğan’ın sözlerine benziyor…
“Elbet şiir olacak şairin tesellisi
Ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların
Yazana değilse bile okuyana faydalı
Bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen
O da üzülmüş aynı benim gibi ….
benimki daha acıklı değil onunkinden, fiyakalı değil onun acısı benimkinden
Sade güzel olan kelimeler..
sade kelimeler…
kelimeler….
Şubat-2012, Londra