Günlerdir gazetelerde Eski manken Gizem Özdilli’nin birlikte olduğu kişiyle imam nikahlı mı yoksa resmi nikahlı mı olduğu tartışılıyor.
Eminim ki Gizem Özdilli bile şu anda neden gündemde olduğunu bilmiyor.
Magazin içeriği bile olmayan bu haberin ne maksatla gözümüze sokulduğunu anlamış değilim.
Geçtiğimiz günlerde Dünyaca ünlü Türk viyolonsel sanatçısı Benyamin Sönmez’i 28 yaşında kalp krizinden kaybettik.
Bende dahil birçok kişi bu dâhi müzik adamını maalesef öldüğü gün tanıdı.
Müzikle ilgilenen biri olarak daha önce tanımamış olmamdan utanç duysamda içten içe ünlü çelliste kızmaktan kendimi alamadım.
Ünlü çellist sağlığında bir kaç ünlü (!) isimle medyanın bulunduğu yerlerde bulunsaydı veya onlara sözlü sataşmış olsaydı eminim onu sağlığında da hepimiz tanıyacaktık.
Şimdi anlıyorum ki, Türkiye’de gündeme nasıl gelmesi gerektiğini hiç bilememiş.
Dünyaca meşhur olup sadece yaptığı sanatla ilgilenmek Türkiye için yeterli değildir.
Bizim bir yaşayan dâhimiz daha var ; Fazıl Say…
Şu sıralar “Türklerin elçisi piyano virtüözü Fazıl Say” başlığıyla Alman gazetelerinde manşet oldu.
Dünyaca ünlü Türk piyanist/müzisyen Fazıl Say’ın aynı anda yeni CD-DVD kaydı ‘Pictures’ ile Fransa’da ayın albümü ödülünü aldı.
Ama ne yazık ki gazetelerde Gizem Özdilli kadar yer almayı başaramadı.
Allahtan yıllar önce Hande Ataizi ile bir birliktelik yaşadı da bu sayede kaybettiğimiz çellistten daha çok tanındı.
Çünkü Fazıl Say biliyor ki dünyada en çok tanınan müzik adamlarından biri de olsan Türkiye’de gündeme gelemezsin. Bunun en güzel örneğide gencecik yaşında hayata gözlerini yuman çellist Bünyamin Sönmez…
Fazıl Say müzikteki üstün başarısının yanı sıra zeki bir adam olduğundan zaman zaman yaptığı çıkışlarla adından söz ettirmeyi başarıyor.
Hepimiz biliriz ki, Türk dizi ve filmlerini ağlatma derecesine göre ödüllendiren Türk halkı, aynı yolu izleyen Arabesk müzik konusunda da çok hassastır.
Bu nedenle Fazıl Say bu konuda gerekli oklara hedef olur.
Tepkiyi gösteren halkın ve sanatçıların yanı sıra köşe yazarları bile ( bütün dünyanın “dahi” olarak kabul ettiği) Fazıl Say’ın bu taktiğiyle hataya düşüp, dünyadaki başarılarını görmezden gelir ve aleyhine kötü yazılar yazmayı ihmal etmez.
İşte bizim acı gerçeğimiz tanınmak için ya ölüceksin ya magazinleşeceksin…
Aralık-2011, Londra