Mutsuzluk, düşünüldüğü kadar kötü birşey değilmiş,
iyi taraflarını da görmek lazım;
Mesela moralin kolay kolay bozulmuyor.
Öyle ota boka durduk yere üzülmüyorsun.
İnsanlara kırılmıyorsun, kızmıyorsun.
Bir kere hiç birşeyden korkmuyorsun.
Sanki hayat daha bir kolaylaşıyor.
Aynaya baktığında pek birşey görmüyorsun.
Yüzüne ciddi bir ifade yerleşiyor.
Fazla gülmüyorsun, konuşmuyorsun.
İnsanlarla göz göze gelmedikçe selam vermene bile gerek kalmıyor.
Bazen saklanmak, bazen görünmez olmak bazen de yok olmak istiyorsun.
Dünyadaki kötü haberlerden etkilenmiyorsun.
Çünkü bir kendine acıyorsun, iyice bencilleşiyorsun yani.
Her soruyu “hayat işte” deyip geçiştiriyorsun.
Sanki biraz daha öfkeli sanki biraz daha öfkesizsin.
Daha önce adını anmaya korktuğun kelimeleri arıyorsun her yerde.
Yer kavramı hele hiç yok.
Ha boğaza karşı bir kafede oturmuşsun
ha mezarlıkta bir bankta, farketmiyor.
Zaman kavramı zaten yok, saat hiç geçmiyor…
Yaz bitmiş, sonbahar gelmiş, sonra bahar da gelecek.
Mevsimlerle de ilgilenmiyorsun.
‘Naber’ diyene hep ‘iyidir’ demekten kurtuluyorsun, ‘hiç işte’ desen yetiyor.
Aklında bulunsun er geç yakalanıyorsun bu mutsuzluk illetine,
kaçamıyorsun, ama biraz erteleyebilirsen ne mutlu sana.
Yani demek istiyorum ki “mutsuzluk” sanıldığı kadar kötü bir şey değil,
güzel tarafları da çokmuş.
Başına geldiğinde tadına vararak doya doya yaşarsın.
Eylül-2014,…