Geçen gün kahvaltı ederken TRT radyoda Yeşilay Genel Müdürünün harika bir konuşması vardı. Teknoloji ve internetin bizleri nasıl etkilediğini uzun uzun anlattı.
Önümüzdeki günlerde çok önemli bir kampanyaya başlıyorlarmış.
Akşamları 2 saat boyunca televizyon ve interneti kapatma kampanyası…
Eğer Yeşilay web sayfasına bakarsanız, günümüzdeki madde bağımlılıklarına ek olarak Teknoloji, İnternet bağımlığı da eklenmiş durumda.
Şimdi bunları yazan da dahil olmak üzere okuyanların da ‘yok canım benden bahsetmiyor’ dediğini duyar gibiyim.
Madem öyle hadi bakalım bu kampanyaya kaçımız destek verecek.
Bu konudan bahsederken eski bir yazımı tekrar paylaşmakta bir sakınca görmüyorum;
Trende gidiyoruz…
Herkesin elinde bir cep telefonu. Müzik dinleyen, mesaj yazan, internete bakan v.s
Yaşı ortaların oldukça üstünde bir adam, bakışlarıyla öyle küçümsedi ki bizleri, o an elimde duran cep telefonumdan utandım.
İtiraf etmesi zor ama öyle zavallı bir hale geldik ki
Hepimize tebrikler! Teknolojinin kölesiyiz.
En sevdiğin insanla bile beraberken sanki hep uzakta birini özler durumu…
Elinde olsa yanındaki insana mesaj çekeceksin, yani vaziyet o kadar vahim.
Parmakların sürekli ya cep telefonunda ya da klavyede.
Yazışma hayatında ise, en büyük düşmanın el yazısı…
Dostlukların facebook’ta,
Aşkların facebook’ta
Davetlerin facebook’ta
Politik görüşün facebook’ta,
İnancın facebook’ta,
Derdine derman yine facebook’ta…
Spor merkezinde koştuğun 1 km boyunca kaç mesaj yazıyorsun kimbilir?
Biraz da havuz tarafına geçsen, aklın telefonun da kalıyor.
Peki kendini denemek için hiç telefonunu evde bırakıp 1 saat uzaklaştığın oldu mu?
Ben denedim, hiçbir işe yaramıyor, kendini son derece gergin ve huzursuz hissediyorsun.
Üç beş kelimeye sığdırmaya çalıştığın duygularının hepsi ters tepti.
En sevdiğin insanı bile yanlış kullandığın kelimelerin yüzünden mutsuz ettin.
Ve vaziyeti kurtarmak, kendini ifade edebilmek adına bir mesaj daha, olmadı bir mesaj daha yolluyorsun.
Zamanla bir bakmışsın kafan önünde yaşamaya başlamışsın, sürekli yazıp cevaplamaktan.
Rehabilitasyon merkezleri, alkol ve uyuşturucu bağımlılarıyla dolup taşarken, teknoloji mağdurları bizler dışarıda can çekişiyoruz.
Bilim adamları, yatak odanızda televizyonla uyumayın derken, biz şarja takılı cep telefonu, dizüstü bilgisayar, kablosuz internet kutusu, televizyon, dvd ve kablo tv kutusuyla uyuyoruz.
Yani her kol mesafesine bir elektronik eşya düşüyor.
Kimsenin kendiyle ilgilenmesine de ihtiyaç kalmadı. Eski fit görünümlü bir fotoğrafını koyuyorsun facebook’a ve senelerce arkadaşların seni o fotoğrafla hatırlıyor.
Buluşmak ise korku verici!
Hem şimdi ne gerek var internette yazışmak dururken giyinip süslenip insan içine çıkmaya?
Zaten artık o fotoğrafa da benzemiyorsun ki…
Farkında değilsin ama sandalye tepesinde oturmaktan popon büyürken ellerin de normal bir kağıda yazamaz duruma geldi.
Bir adaya düşsen yanında götürmek istediğin 3 şey nedir dostum?
Cep telefonum, diz üstü bilgisayarım ve kablosuz internet ağı…
Mart-2015, Londra