Şehrin her köşesine bir şiir bıraktık, onun için intihar mektubumuz ciddiye alınmadı…
Güçlü görünmenin zorlukları bunlar…
Ağlamadan konuşamadığın konularda ya konuyu değiştiriyorsun ya da susuyorsun.
Ha birde espriye vurma yolu var.
Hayatta en çok kimi kıskanıyorsun diye sorsalar, herhalde hiç düşünmeden “mutlu çocukları” derdim.
Lafa gelince ahkam kesiyorsun da yaşamaya gelince hayatını yönetenlerin önünde diz çöküyorsun.
Bir kere kendin için bir şey yapmaya kalktın, bir an da dünyanın en bencil insanı olmakla suçlandın.
Tuttuğun takım için ölümüne mücadele ediyorsun da, hayatın ellerinden kayıp gidiyor sadece arkasından bakıyorsun.
Hani hayatı çözmüş gibi anlatışların var ya…
Yani Kader diye bir şey yokmuş da, kararlarınla hayatına sen yön veriyormuşsun gibi.
Bıkmadan sorup durduğun, cevaplarını bildiğini sandığın soruların…
Kibirle gururu birbirine karıştırıp kırdığın kalpler bir olup seni yalnızlığa ittiler öyle mi…
Ya sana benzeyemeyeni dışlamaya hazır halin ne olucak?
Bir yazının giriş-gelişme-sonucunu unutup, aniden şu dizeleri yazsam;
kafan karışır mı… en az benim kadar…
İnsanın bir derdi olmalı,
Tam birinin kalbini kıracakken aklına gelmeli o anda hafif bir tebessümle uzaklaşabilmek için…
insanin bir derdi olmalı;
Susuzluğunu açlıkla bastırabilmek için
Seni üzdüklerinde kafanı öne eğip gidebilmek için
Kalabalığın içinde sessizliğinle boğulmamak için
Herşeye rağmen gülümseyebilmek için
İnsanın bir derdi olmalı;
Kendini tükettikçe dibe vurmak, vurdukça da yükselebilmek için
İnsanın bir derdi olmalı be arkadaş
Her canın yandığında kafanı semaya kaldırıp Yaradanın ta gözünün içine bakabilmek için…
Haziran-2015, Londra