Hayata karşı kendi çapımda bir duruşum var.
Mesela çalıştığım hiçbir iş yerinden kendi rızamla istifa etmem.
Ya çalıştığım iş yerinden atılırım ya da o iş yeri bir sebebten dolayı artık ortada yoktur.
Yani öyle kolay kolay gitmem ben.
İlk atıldığım iş yeri bundan 22 sene önceydi; İzmir’de küçük bir televizyon kanalı…
Medya sektöründe hiçbir altyapıya, bilgiye sahip olmadığı halde sadece para gücü ile şahsi ego tatmini gözetilerek kurulmuş, asla büyümesi için yatırım yapılmamış gazete, radyo ve televizyon kurumları gibi.
Hani bir esnaf, o gün o televizyona çıkacaksa öyle bir kanalın veya televizyon programının varlığından haberdar olur ya işte onlardan.
Tam 10 gün çalıştım orda, küçük bir televizyon kanalı ama hayatımda hiç görmediğim kadar büyük , çirkin ve hindi benzeri kabarmış insanları orda gördüm.
Atılma sebebim ;
Haber merkezi müdürü diye bir sıfatla ortalarda dolanan bir adamın, bir akşam üzeri;
-Aman ortalık ne kadar sakin, bize hiç haber çıkmıyor, keşke şöyle bir felaket olsa da haber yapsak demesi üzerine, benim;
“inşallah, bu dilediğin felaket haberinin içinde olursun” diye cevap verişimdir.
İşte hayatımdaki ilk iş tecrübem bu şekilde başladı ve bitti.
Ben şimdi bugün, Türkiye’den peşpeşe gelen bu felaket haberlerinden sonra, ben niye 22 sene önceye döndüğümü düşünüyorum.
Acaba o adını hatırlamadığım adam şu sıralar mutlumudur?
Vatan toprağının kalbi cayır cayır yanarken ne hissediyordur?
Arkasına yaslanmış, ağzını doldura doldura etrafındaki insanlara neler anlatıyordur?
O adamın bir ailesi varmıydı?
Karnında doğmamış bebeğini toprağa veren bir karısı varmıydı?
“Bombacıysa cenazesini kabul etmiyorum”diyen bir babası varmıydı?
Yoklukla mücadeleyi kaybederken, çocuklarının eline saç kurutma makinesi verip, “alın bununla ısının” diyip canına kıyan bir annesi varmıydı mı?
Bu yaşanan acılarla ilgili yorumları, çok bilenlere bırakıyorum.
Klavye kahramanlarına, para içın felaket haberleri bekleyen hainlere bırakıyorum.
En sıradan bir vatandaş olarak söyleyebileceğim tek şey ise; acılara alışılmıyor ama tutunuluyor.
Kıl payı yaşıyor olduğumuz şu hayatta benim bir tane umudum var;
Büyüklerden ümidimi çoktan kestim…
Dualarım sadece masum yavrulara…
Çocuklar mutlu olsun, aç uyumasın, onlar sadece gülsün.
Dünyanın bütün güzellikleri çocukların, acılar ise bizim olsun…
Mart-2016, Londra