Çok güldüğünde, hemen ardından ağlayacağına inandırılan bir toplumun çocuklarıyız biz… E büyükler “çok gülen çok ağlar” dedi bir kere… Büyüğü sayıp küçüğü seviyoruz ya, Onun için mutlu olmak çok kolay değil bizler için. Bir çoğumuz, “şımarır” korkusuyla, sevginin fazla yoğun olmadığı evlerde büyüdük. Canımız yandığında, babalarımız, biz uyurken, baş ucumuzda ağlardı… Onun için , biraz yalancı, biraz korkak, biraz güvensiz olduk ama hiç şımarmadık. Bir de “nazar” denen bir şey var ya… Kötü gözle bakanın seni tepetaklak edeceği “nazar”. Kötüyü bırak, en çok annelerin nazarı değerdi evlatlarına… Çocukların ve bebeklerin… Devamı için…
Date Archives October 2012
Sıra hayvanlara mı geldi?
Çomar’ı zehirlediklerinde daha çok küçüktüm. O gün oğrendim zehirlenmenin ölüm demek olduğunu. Ve yine o gün öğrendim, ölen birini bir daha asla göremeyeceğimi… Sonra,bizim mahalleye Linda ve Toni geldi. Çomar’a hiç benzemiyorlardı. Ama bana onları, erkek Çomar’ın yavruları diye yutturdurlar. Emin değilim, belki gerçekten inandım, belki de inanmak işime geldi. İnsanlar benim arkadaşımı, sırdaşımı ve her şeyden önce zararsız bir canlıyı öldürebilecek kadar tehlikeli olabilirmiş, korktum. Şimdi düşünüyorum da, Çomar’ı zehirleyerek hayatına son veren insan nasıl bir hayat yaşadı acaba, hala hayatta mı? Bu yeni “sokak hayvanlarından kurtulalım” kararına mutlu… Devamı için…