Hepimizi bir şekilde bölgelere ayırdıkları için bir şey yazarken daha da dikkatli olmanın gerektiğine inanıyorum. En son gezi parkında ki direnişi canı gönülden desteklerken ” Taksim’ i sadece istiklal caddesi sanan ve parkın yerini bile bilmeyenler direnişte ” diye türlü sebeblerle sonradan İstanbul’ lu olanlar tarafından suçlanmıştık. Durum böyle olunca doğma büyüme Beykoz’lu biri olarak bu yazıyı yazmayı kendimde hak görüyorum. Ezbere bildiğim Beykoz tarihini bir kez daha okuyup, en azından bu görkemli isminin anlamını paylaşmak isterim; Osmanlı imparatorluğu, Beykoz’ u topraklarına katınca, Kocaeli Beyleri burada yaşadığından ‘Bey’i, Farsça’da da köy anlamına geldiğinden ‘ koz’ u almış. Ve böylece’ Amikos’ adı … Devamı için…
Sözün Bittiği Yer
Heyecan sessizliğe bürününce efkar faslı sarar tüm geceyi… Başını üzüntüyle yastığa koyduğun sürece, gelecek sabahlardan zaten hayır bekleme. Günler geçiyor geçmesine de biz gecelerde takılı kaldık. Aynı şeyleri yazıp duruyoruz. Oysa yazılması gereken, halledilmeyi bekleyen o kadar çok konu var ki dünyada, sıralamaya kalksan ömür yetmez. Şu anda hayatı, karışık bir yün yumağına benzetiyorum. Hani her çözmeye çalıştığın düğümün altından başka bir düğüm çıkar ya işte öyle… Ne vahim ne acınası bir durum… Kime güvenmeli? Ne doğrudur ne yanlış… Tanıdık yüzlerin, dost olamadan sonsuza gömüldüğü şu son bir… Devamı için…
Çek Elini Hayatımızdan…
Yaşayan efsane Derya Köroğlu, (Yeni Türkü) çoktan klasik olmaya aday “Böyle gitmez” şarkısında “Belki de artık vakti, Sen bizi sevmiyorsun” diye başlayıp; “Ama son bir kez dinle beni, Ben bize aşık oldum” diye bitirince, aşktan başka birşey yazası gelmiyor insanın içinden… Ama olmuyor işte bazen, her defasında dünyadan kaçamıyorsun ki… Kızımın sınıf arkadaşlarından birinin annesi var, Adı Yasmin… Yasmin Suriye’li… Geçenlerde 25 yaşına girdi. İki çocuğu var. Annesini erken yaşta kaybetmiş. Ailesinin diğer üyelerini de Suriye’de bırakıp İngiltere’ye göç etmiş. Öyle iyi ve güçlü biri ki Yasmin, zor yaşamına… Devamı için…
Bu Ne Yaman çelişki Anne…
Bugün canım film seyretmek istedi… Üstelik seçtiğim kanal internetten de izleme şansımın olduğu, yepyeni bir kanal; +1 Ve çok şanslıyım çünkü birazdan çok merak ettiğim ünlü savaşçı, Che Guevara’nın hayatını anlatan filmin ilk bölümü var. Doktorluktan nasıl bir savaşçıya dönüşülür… kim merak etmez ki? Yaşamıyla beraber dış görüntüsüyle de hayran topladığına inandığım Che Guevara’yı kimin canlandırdığını da ister istemez merak ediyorum tabii. Ve heyecanla koltuktaki yerimi alıyorum… Film, Che’nin Küba devriminin önderi Fidel Castro ile tanışmasıyla başlıyor. Yaklaşık 40 dakika izledim… Filmden anladığım; sürekli bir yerden bir yerlere gidiyorlar… Hangisi… Devamı için…
Buna da alışırsın Türkiye…
Alışkanlık; en büyük esaret… İnsani duygularının yavaş yavaş makineleşip, robotlaşması gibi… Gözünü açtığında kahve içmek için mutfağa gidişin, zevk için değil alışkanlığın içindir. Yaşının ilerlemesiyle beraber yaşantında attığın her adıma alışkanlıkların yön verir. Alışırsın ya da alıştırılırsın… Olaylar karşısında verdiğin tepkiler zamanla değişir tuhaflaşır. Artık alışmışsındır, duyguların yavaş yavaş yok olur. Hele Türk insanı mutluluktan çok mutsuzluğa alışkın olduğundan kötü olaylar karşısında artık fazla bir şey hissetmez. * Türkiye ve bir günü; – Bir çocuğu annesi bakkala ekmek almaya yolladı, söylene söylene ayakkabılarını giydi ve gitti… – Bir anne kucağında… Devamı için…
Daha da soyunmalısın
-Ünlü sanatçı kilolu görüntüsüyle hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı! -Önce ve sonraki hali! -Canlı yayında rezalet! -Canlı yayında büyük gaf! -Ünlü şarkıcı twitter’da açtı ağzını yumdu gözünü! -Bu sözler kavga çıkaracak! -Köşe yazarının derin yırtmacı, röportajı gölgede bıraktı! -Defilede yanlışlıkla göğüsü açılan ünlü manken, geceye damgasını vurdu! -Ünlü bilmem kim üçüncü çocuğuna hamile! * İşte bizlere denk gelen kültür seviyesi, bu başlıkların altında ki gereksiz haberler ile maalesef doğru orantılı. İşin acı tarafı ise bu konularda yer almayan kişi, ne görsel ne de yazılı basında yer alabiliyor. Kirlilik gittikçe… Devamı için…
Peynir Gemisi
Her şey çocuklara güzel bir ülke, güzel bir dünya bırakma vaadiyle başladı… Nasıl öğrendiysek öyle de yaşadık zaten. Çıktığımız odanın ışığını kapatmayı hiç unutmadık… Tabii bunun sonucu bir odadan bir odaya giderken karanlıkta takılıp düştüğümüz çok olmuştur. Diş fırçalarken bile suyu fazla harcamamayı Barış Manço’dan öğrenmiştik. Kağıt israfı olmasın diye önce peçeteleri ikiye ayırdık sonra ortadan böldük… Ama en zoru da yazıcıda bir kağıdın iki tarafını kullanabilmeyi mantık ve teknik olarak uygulayabilmekti. İtinayla yaşamaya çalışırken “cimrilikle” suçlanmış olsak da bizim sebebimiz farklıydı. Dünyaya verdiğimiz zararı elimizden geldiği kadar en aza… Devamı için…
Akil Akil gel peşime takıl
Ben pes ettim… Gemileri yaktım yani… Bazı konularda kendimi bu kadar cahil hissederken kimseyi kandıramam ki… Memlekette nasılsa herkes her şeyi biliyor, bende bilmeyivereyim. * Sanatçıları topladılar, önce konuyu anlattılar. Kimi anladı. Kimi anlamış gibi başını salladı. Belki kimi de “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” diye düşündü… “Akil ” ile ilgili herkesin bir fikri var. Mesela Devlet Bahçeli kısaca “Akılsızlar” dedi… Haluk Koç “Başbakan bir kuyuya taş attı. Şimdi 49 akıllı adam onu çıkarmaya çalışacak” dedi. Sanal ortam desen zaten orda problemler anında çözülüyor. Aynı Cem Yılmaz’ın son gösterisinde bahsettiği… Devamı için…
Adını suya yazmış şair
Beethoven’ın en güzel senfonisini dinlerken, farkında olmadan seni yazmaya başladım. Yazı dilim senin şiir kitaplarındaki gibi ‘Italic’… Arada gözlerimi kapatıyorum… Parmaklarımla dokunduğum bilgisayarın mı yoksa piyanonun tuşları mı?… Seni yazarken, hiç bilmediğim piyanoyu çalmam mümkün olur mu?… Yoksa müziğe ortak olmak kadar imkansız mı?… Sana öyle hayran oldum ki… Şiirlerin… Sevdiğin kadına çaresiz mektupların… Aileni zamansız yitirişin… Parasızlık ve amansız hastalıklara teslim olmuş kısacık bir hayat hikâyesi… * John Keats, belki dünyada bir Shakespeare olamadı ama kendi ülkesinde öldükten sonra ismi hep bilindi. Ve 19. yy İngiliz edebiyatının en romantik… Devamı için…
Röportaj Bahane Bacaklar Şahane
Dürüst bir araştırma yapıp gazete okuyucusuna sorsalar; Ömür Gedik’in, Batuhan Karacakaya ile yaptığı röportajını, -Kaç kişi okumuş? -Kaç kişi sadece derin yırtmaç dekolteli fotoğraflara bakmış?.. -Ya da kaç kişi fotoğraflara bakmaktan yazının farkında bile değil?.. Batuhan 17 yaşında genç bir oyuncu. Aşk-ı memnu, Bıçak Sırtı, Umutsuz ev kadınları, Aşk Tesadüfleri sever gibi önemli dizi ve filmlerde rol almış. Eminim bu genç adamın hayatını merak edenler vardır. Benim merak ettiğim; Yazara ait bol bacaklı fotoğraflar olunca mı bir röportaj okunur yoksa olmayınca mı? Ayşe Arman ve Ömür Gedik bu işin öncülerinden…. Devamı için…