Her hafta bir kenara 10-15 pound koyar, o parayla ayda bir mutlaka bir müzikal veya konsere giderim. Gitmeden bir kaç gün önce heyecan başlar. Güzelce bir araştırır, sonra da dersini iyi çalışmış bir çocuk edasıyla koltuğuma kurulur, zevkle izlerim. Bu bana Londra’da yaşadığımı hatırlatır. Kendimi bir müzikal biletiyle zengin ve özel hissederim. İşte yine o özel akşamlardan biri ve ben popun kralı Michael Jackson’ın, şarkı ve dans gösterilerinin sergilendiği -yaşatıldığı- “ Thriller live ” müzikalindeyim. Sahne oldukça kalabalık, kostümler ve dekor abartıdan uzak… Dansçılar, muhteşem dans şovunu sergilerken playback yapıyor…. Devamı için…
Kötü Gün Dostum
Dostluklardaki hayal kırıklıklarının sebebi, belki de hep “kötü gün dostu” aramamız yüzünden… Çünkü günün sonunda, ne istiyorsak evren bize onu veriyor. Yıllar önce tanıdığım birinden, daha önce hiç duymadığım ilginç bir söz duymuştum; “ İnsanlar hep cenazeme geleceğine birazda düğünüme gelsinler.” Bu cümleden benim anladığım; Kötü günümde yanımda olduklarınız yeter, biraz da ben yükseldiğimde yanımda olun… Sizleri bilmem ama ben, kötü günümde yanımda olan dost yerine, iyi günümde olanı tercih ederim. Çünkü ben canım yandığında yorganı kafama çeker yalnız ağlarım, istemem kimseyi yanımda… Aslında şöyle dünyaya baktığımızda; İnsanlar, bazen hiç tanımadığı-zor… Devamı için…
Serdar Ortaç
‘Sayende güzel olan herşeyi sokağa atan bir yürek tanıdım..’ ‘Omuzumdaki iki melekten biri aşk için biri huzur Bir düşün beni, yarı yüreksiz… dolunay gibi tam hareketsiz…’ ‘Aşka huzur veren kalbime, hileyi katma. Kalbe huzur veren aklını kendine sakla..’ ‘Bu sabah göz yaşlarımın içine seni sakladım Gizlediğim duyguların hepsini al…’ ‘Kimse şah değil, padişah değil Bu zamanda kimse sultan değil…’ “Gecelerin adamı” dedi, “Ben adam olmam” dedi, “padişah” dedi, “dansöz” dedi… 1993 yılında İstanbul fm’de radyoculuk mesleğiyle, müzik dünyasına ilk adımını attı. Hepimiz onu 1994’de çıkardığı albümünden ‘Karabiberim’ şarkısıyla tanıdık. 94′… Devamı için…
ARKA-TAŞ
Arka-taş: Çok eski yıllarda savaşırken, ok atmadan önce, arkadan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı, sırtını dayadığın sağlam taş veya kayaymış. Zamanla “ arka-taş” olmuş “arkadaş”… Arkadaşınla kavga etmek ne güzeldi çocukken. Kafamızı gözümüzü yarar, birbirimize küfürler ederdik. Küslüğümüzün ertesi günü, camda göz göze gelince, ilk önce kafasını çeviren, kendini zafer kazanmış zannederdi. Beni tam o sırada gülme tuttuğundan, mecburen içeri kaçardım. Kendimi toplayıp cama tekrar döndüğümde ise arkadaşımın olduğu camda çoktan yeller eserdi. Bir süre sonra özlediğimi anlar, suratımı ellerimin arasına alır, barışmanın yollarını düşünmeye başlardım. Sonra beş dakika geçmez,… Devamı için…
Bir Yaşam Öyküsü
“Bir çocuk dünyaydı bulduğumuz; öyleyken biz onu ne doğal değer ve gücümüzün üstünlüğüyle dizginimiz altına soktuk, ne doğruluğumuz ve iyiliğimizle yetiştirdik, ne de ruh yüceliğimiz, cömertliğimizle kendimize bağladık…” 16. yüzyılın deha ismi Montaigne; denemeler kitabında “Amerika’nın Keşfi”ni işte bu sözlerle anlatıyor. Güçlü olanın, güçsüzü haince yok etme hikâyesi hep birbirine benziyor. Amerika, ilk keşfinden bu günlere kadar, barış ve özgürlük(!) vaatleriyle birçok ülkeye yine girişler yaptı. Yöntemi hiç de “ barış ve özgürlük” kelimelerine yakışan nitelikte olmadı. Mesela 2013 mart ayı, Amerikan askerlerinin Irak’a girmesinin 10. yılıydı. Bilanço içler acısı…… Devamı için…
Utanç Harfleri
“Diren! Ey kalbim Diren! Yenilme Sen benim silahımsın Aşkımsın.” Yazacak bir şey kaldı mı sahi ya da anlatacak Bir ben mi sustum, bir benim mi kelimelerim tükendi… Londra’ya erken uğramış baharı mı yazmalı Çiçekleri açmış ağaçları mı Nehrin taşan sularını mı Müzelerimi yazmalı, sokakları mı Bir ben mi sustum, bir benim mi kelimelerim tükendi… Kalabalıklar öfkeli Arkadaşlar şüpheli Sinirli dudaklardan küfürler boşalırken Herkes hakim Herkes savcı Herkes masum Herkes suçlu Sevgililer elele parklarda oturup geleceği düşlemiyor Gençler, gençliğini yaşayamadan hızla yaşlanıyor Ne hayalleri kaldı ileriye bakan ne dillerinde aşk sözleri Şiirlerde… Devamı için…
Shakespeare’in mahallesinde bir gün
Bir günlüğüne Londra’da yağmur durunca, akşamın bir saati arabaya atladık. Yolumuz; 160-170 km uzaklıkta bulunan Stratford-upon-avon. Bu şirin kasabayı, dünyanın bir çok ülkesinden, her yıl 5 milyon turist ziyaret ediyor. Tabii ziyaretin hatıra sayılır bir sebebi var; Dünyanın en ünlü şair ve oyun yazarı William Shakespeare’in burda doğup, uzun yıllar yine burda yaşamış oluşu. Shakespeare’in, 16.yy ingilizcesi, şimdinin İngilizleri tarafından bile anlaşılması oldukça zor. Yıllar içinde eserlerinin çoğunu Türkçe’ ye çevrilmiş olarak okuduğumdan, bu konuda İngilizlere göre daha şanslı olduğumu düşünüyorum. Shakespeare’in özel hayatı, sanat hayatı kadar bilinmiyor. O… Devamı için…
Öğretmenleri sevebilme ihtimali
Şanssız çocuktum vesselam… Ne öğretmenlerim beni yeterince sevebildi, ne de ben onları… Ama kabul etmeli ki, sevgiyi değil de korkmayı çok iyi öğrendim… Şimdi kızımın veli toplantılarına bile titreye titreye gidiyorum. Yani İlkokul öğretmeni aklına geldiğinde gözleri dalıp, güzel anılara dalanlardan değilim. Ben solaktım, ilkokul öğretmenim yaklaşırken kalemi aceleyle sağ elime alır, yazıya devam ederdim. Bu korkumun aslında ögretmenimle bir alakası yoktu. Büyük ihtimalle sebep, sol elimle yemek yememe izin vermeyen babaannem ve onun hacı arkadaşlarıdır. Küçücük beynimle, madem sol elle kaşık tutmak günah, kalem de tutmamalıyım diye düşünürdüm…. Devamı için…
İnsana Benzer
“Vicdanımıza en ufak bir şüphe bırakmadan kendini bitirenlere koskoca bir “ilgisizlik” borcumuz var” Mete Özgencil Son zamanlarda halim pek bir karışık. Bir yanım arabesk, İbrahim Sadri gibi kafiyesiz… Bir yanım pianist, Fazıl Say’ın ellerine hayran, ruhuna sevdalı…. Bir yanım Dostoyevski, tam bir kumarbaz… Bir yanım dürüst, duygularım yalın,yazım anlaşılır, sanki Montaigne… Bir yanım cesur, bir yanım korkak, bir yanım tam bir kaçak… Yani nerdeyse halim Rodin’in Bakırköy’deki kopyası “Düşünen adam” heykeli… Bir kaç kedim, bir kaç köpeğim var ama ne adlarını biliyorum ne yaşlarını… Ama soranlara hepsi benim diyorum.. Bakımı… Devamı için…
Mutlu Olmak İstiyorsan
Sebeblerini hatırlamadan yitirdiklerini, teker teker geri toplamaya başladın… Kimini karanlıkta unutmuştun, kimini kalabalıkta… Ne yapmıştı, ne demişti, nereye gitmişti… Kimbilir… Yalnızlıkta kaybedince kendini, incinmelerini hatırlamak işine gelmiyor. Bakarım çaresine diyorsun, eğerim başımı önüme, susarım, yürürüm yine bilinmeze… Herkesin kendini haklı zannettiği bir dünyada yaşıyorsun unutma! Öyle olmasa bunca kargaşa olurmuydu? Bunca çekişmeler, kırılmalar, yalnızlıklar… Hani Einstein’ın o sözleri gibi; “Mutlu olmak istiyorsan, bir amaca bağlan; insanlara ya da eşyalara değil” Belki; İnsan en azından bir müzik aleti çalabilmeli Çalamıyorsa da öğrenmeli Ne biliyim belki bir sporu zevkle yapmalı Sabah gün… Devamı için…