YAZILARIM

Senden Başka Sen Yok

Hayata tutunmanın yolunu sen kendin bulacaksın. İster örgü örerek… İster bir hastaya çorba yaparak… İster balık tutarak… Kendin bulacaksın… Ne yaparsan yap ama sakın hayatını, başka bir insanın üzerine kurma. Ne annenin ne babanın ne arkadaşının ne de çocuğunun… Bir şekilde seni bırakıp giderler. Belki başka bir mahalleye belki başka bir şehre belki ebediyete… Yani illa ki giderler. Hele Ayşe’ye Mehmet’e tutundun mu işte o zaman yandın! Hep araftasın demektir. O seni beğenmiyorsa aynalara küsersin. O seni sevmiyorsa, sen kendini bile sevemezsin. Peki doğru olan bu mu? Ben söyliyeyim; Yanlış!… Devamı için…

Aramızda Kapanmaz Uçurumlar Var…

Aramızda kapanmaz uçurumlar var… Sen, para piyasasını takip ediyorsun Ben, arının nasıl bal yaptığını Sen, bilgisayar tuşlarında yazıyorsun Ben hala kurşun kalem tıraşlıyorum Sen , doğduğu şehre göre insan seçiyorsun Ben, yüreğine göre… Aramızda kapanmaz uçurumlar var… Sen, akşamları içki kadehlerine sığınırken Ben, şiirlerle sarhoş oluyorum. Sen, sana benzemeyene öfkelisin Bense aklımın ermediği bir döngüye küsmüşüm… Değişmesi imkansız bir düzeni kurcalamayarak , omuzlarım çökmüş, sessizce direniyorum. Aramızda kapanmaz uçurumlar var… Sen yağmurda ıslanmaktan korkarsın Bense her yağmurda toprağı düşünürüm, iyiliğe kötülüğe bakmayan, gelenden gidenden bıkmayan ve hiç kurumayan toprağı düşünürüm…… Devamı için…

Yedi Güzel Adam

Hiçbir gruba ait olmadan yaşamak büyük lükstür. Ön yargıya izin vermez. Egoyu barındırmaz.  Dostunu, bağlı olduğun gruplar ve inançlar ile değil sadece yüreğinle seçersin. İnsanların ağzını doldura doldura konuşma yarışına girdiği zamanlar, sen özellikle susarsın.  Bu durumu yaşarken en fazla cahillikle, gericilikle, dincilikle, solculukla, sağcılıkla, kürtçülükle ya da “her devrin insanı” olmakla suçlanırsın. Ama bu bilindik ve orantısız tavır, sende suçluluk duygusu yaşatmaya yetmez; inadına, hayata tebessüm edersin. Bu tebessüm sana huzuru hissettirir. Karşındakine yeri gelir ‘haklısın’ bazen de ‘haksızsın’ dersin. İdeolojik fikir çatışmalarında sen ya güzel bir şiir okur… Devamı için…

İstanbul

Ey İstanbul,  Çekil git karşımdan  Al o mavi gözlerini de öyle git Çelme aklımı İstanbul Çıkma karşıma bir daha…  Sokaktaki kız çocuğunun çaldığı acıklı akordeon melodisiyken fon müziğin, Darbukanla kıvrıla kıvrıla sokulma yanıma İstanbul… Ne yaşatabildin seza gibi Ne akıldan çıkabildin be adam gibi Çelme aklımı İstanbul. Yıkma artık, yıldırma… Gecenin en karanlığında, kaldırım aralarından sızan kirli su kadar karanlıkken… Sevdalını paramparça ettin, yerlerde sürüdün be İstanbul…  İnsanlar şimdi kimliksiz, ümitsiz, kredisini çoktan yitirmiş… Hayatta kalabilmek için birbirine yanaşan kirpilerden farksız… Her biri, başka bir çaresizlik, mutsuzluk biriktirmiş gözyaşlarında Sense… Devamı için…

“Kendine Değerinden Az Değer Biçmek Korkaklıktır”

Hayattaki bir çok problemin ana sebebi, kendimizle ilgili olanı… Hem ruhsal hem fiziksel… Biraz içimize dönüp bakmak için illa psikoloji uzmanı olmaya gerek yok. Sorun hep bizde gizli… Asla sormayı akıl edemediğimiz soruların cevaplarında. Mesela şu hiç aklına geldi mi? Kendin hariç herkesi önemsiyorsun. Birini seviyorsan ve onun da seni sevme ihtimali varsa hayata dört elle sarılıyorsun. Ama durum istediğin gibi gitmiyorsa bunalıma girmen an meselesi. Onun için kilo vermeye çalışıyorsun, baktın beğenmedi bu defa kilo almaya çalışıyorsun. Kendini aynanın karşısında nasıl görmek istediğinle ilgili hiç bir fikrin yok. Dünya… Devamı için…

Dönen dönene…

Ben inanırım… Su içtiğimde… Karnımı doyurduğumda… Soğuk kış günlerinde evime ulaştığımda… Kapımı kilitlerken… Çocuğumu okula yollarken… Yani ben inanırım arkadaş ! Mesela uyumak için koyun saymak yerine bildiğim duaları okurum. Kendimi bildim bileli böyleyim ben. “Dönmeyi”de düşünmüyorum. Ama son zamanlarda dönen dönene… Bu “dönme ” durumu benim için İlhan İrem’le başlamıştı. İlhan İrem, Müslümanlıktan Hristıyanlığa dönmüştü.   Sonra bir kadın manken, Müslümanlıktan Hristiyanlığa, Hristiyanlıktan Budistliğe, sonra yeniden Müslümanlığa döndü. Son zamanlarını bilemiyorum, takip edemedim.Yani O bildim bileli sürekli dönüyor.   Yine kısa bir süre önce, eski bir erkek manken, bembeyaz kıyafetlerle kamera… Devamı için…

Vakit Geçiriyoruz diye diye…

“Fırsatların sayısı onları görecek insan sayısından çok daha fazladır.”                                                                                                                T. Edison Dünyada minicik bir yer kaplıyor olsakta, ucundan kıyısından hayata özenli bir şekilde dahil olabilmek, biraz itina istiyor. Yaşam kalitemizi belirler ve uygulamaya koyarken, aile… Devamı için…

Bir Seni Sevemedim

12 ay içinde bitmek bilmeyen, çilekeş ay hangisi diye sorsalar hiç düşünmeden ‘şubat’ derim. Günlerin bu kadar çabuk geçtiği bir zamanda, aklım bir şubat ayına ermiyor. Ya bir de uzun olsa…! Hiç üşenmeden saydım, bu şubat ayında haftanın bütün günlerinden 4 tane var. Kasım ve aralık ayında, yılbaşı geliyor diye kendini biraz avutan insanlar, bu yalan dolandan çıkıp tam şubat ayında dibe vuracakken imdadına 14 şubat sevgililer günü yetişiyor asıl hikaye de zaten o tarihten sonra başlıyor. Sohbet esnasında öğreniyorsun ki herkesin bu kasvetli günlerle baş edebilmek için değişik yöntemleri… Devamı için…

Belki Biz de Kandırıldık

Madem 14 Şubatta illaki birşeyler kutlayacağız, ben “Kütüphane severler gününü” seçip çekiliyorum konudan. Nedense kitapları sevme fikri “sevgililer gününü” sevme ve kutlama mecburiyetinden daha çok ilgimi çekiyor. En sevdiğim 10 kitabı, minyatür kütüphanemden indirip tam karşılarına geçip oturmayı planlıyorum. Belki de göz göze gelince heyecanlanır, kurşun kalemle altını çizdiğim bölümleri yeniden okurum. Hangi yıllarda satın aldığımı, okurken neler hissettiğimi ve her şeyden önemlisi bana neler öğrettiklerini düşünürüm. Bence bizler kandırıldık… Hem de geçen hafta falan değil resmen doğduğumuz günden itibaren… Bütün hazırlıklar bu mecburi dayatmalar için yapıldı. Kalabalık ne yapıyorsa,… Devamı için…

Balon

Sosyal paylaşım sitelerinde kaç arkadaşın var? En son paylaştığın fotoğrafını kaç kişi beğenmiş? Kendi ülkenin sınırlarını aşıp dünyaya meydan okuduğun kısa cümleleri, kaç kişi alkışlamış? Yazılarını kaç kişi tıklamış? Kaç kişi okumuş? Kaç kişi anlamış? Kaç kişi yorum yapmış? Kaçı beğenmiş, kaçı küfür etmiş? Peki bu tıklayan arkadaşlarla dışarıda bir kahve içmişliğimiz var mı ya da bir selamımız? Yoksa sadece tıklama ile mi iletişimdeyiz? Kendimizi bu kadar gerçek dünyadan soyutlayıp, ömrümüzü sosyal medyada tükettiğimize göre, demek ki bu tıklamalardan yeteri kadar tatmin oluyoruz. Vay be arkadaş biz ne tuhaf bir çağa denk… Devamı için…