Kışa hazırlık

 

Gökyüzü maviyi çalan gri renge bürününce, nehir ve asfalt ayna görmüşe döndü.

Yağmur günlerdir dinmiyor…

Bulutlar sanki alçaldıkça alçaldı.

Kafamıza düşücek diye tedirginim.

Sabah gözünü açar açmaz, evin bütün ışıklarını yakıyorsun.

Ne kafandaki saç kuruyor ne de giydiklerin.

Tren istasyonunda toplasıp bekleyen kalabalık ve ben…

Hepimiz birer “sıçana” benziyoruz.

Yanımdaki arkadaşım diyor ki; “yağmurda yürümeyi sevmiyorsan yeteri kadar romantik değilsin”

Ben diyorum sıçana benzedik o diyor romantizm!

Benim şu anda romantizm’den tek anladığım, sıçanla bağlantılı iflah olmaz hayvan sevgisi…

Kışlar, yaşamı anlatmıyor ki …

Bahara kadar can çekişiyor gibiyiz.

Salgın hastalık korkusuyla dostlarımıza bile sarılamıyoruz.

Çünkü eskiden grip olurdun, 1 hafta sonra da normal sağlığına dönerdin.

Ama herşey gibi o da değişti.

Hayat şartlarından mıdır bilmem, belkide yeteri kadar dinlenemediğimizden, haftalarca sürüncemede kalıyor.

Onun için bir kere hasta olduk mu, ne yaparsak yapalım kurtulmak zor.

Daima hatırlamamız gereken şu ki; hasta olmadan kendimize iyi bakmalı…

Bağışıklık sistemi biraz zayıfladı mı, hastalıklar kapıdan içeri giriyor.

Kış aylarında, daha çok kapalı yerlerde vakit geçirdiğimizden, mikroplar için en iyi ortam hazırlanıyor.

O zaman şöyle yapmalı…

En soğuk havalarda bile her sabah evi havalandırmalı….

Meyve-sebze ağırlıklı beslenmeli…

C vitaminine ağırlık vermeli…

Ellerimizi daha sık yıkamalı…

Haftanın belirli günleri ya spor salonunda ya da dışarda yürüyüş egzersizleri yapmalı…

Bu sıkıcı kış aylarında, vücudumuz kadar önemli olan akıl sağlığımız için, bol bol yeni kitaplar keşfetmeli…

Her gün yeni bir şeyler öğrenmeli…

Güne bizi mutlu eden bir şarkıyla başlamalı…

Hele dostlar, hayatımızın anlamı dostlarımız… Onları aramalı, güzel geçirebileceğimiz anlar için planlar yapmalı…

Kasım.2012 – londra